Monday 25 November 2013

AMED-ROJAVA VE SEÇİMLER

AMED-ROJAVA VE SEÇİMLER
25/11/2013
H.Selda AKSOY

Yazıya başlamadan önce belirtemek isterim ki bu yazıyı hiç yazmamış olmayı dilerdim. Ne yazık ki Kürtlerin makus tarihi zaferlerimizi, bu zaferler uğruna canlarını feda eden kahramanlıklarımızı, neşe ve sevinçlerimizi, aşklarımızı ve sevdalarımızı yazmayı değil de sürekli aldatılmışlıklarımızı, iç ihanetlerimizi, saflıklarımızı, uğradığımız kıyımları ve zulümleri yazmayı gerektiriyor.

Rojava'da Kürt halkı kendi kaderini tayin etmeye çalışırken, Kuzey Kürdistan'daki sözde “barış süreci” adeta Kuzey Kürtlerini felce uğratmış, Rojava'nın mücadelesine yabancılaştırmış ve Kürtleri birbirinden koparmayı başarmıştır. Birkaç cılız ses, bir iki legal miting dışında ne Türk kafatascı sistemin çetelerle Rojava'ya saldırmasına karşı gereken tepkiler gösterilebilmiş, ne de demokrasi paketi denen garabete gerekli tepkiler yükseltilebilmiştir.

Türk Başbakanı RT Erdoğan, mükemmel bir hamleyle Güney Kürdistan Devlet Başkanı Mesud Barzani'yi Amed'e çağırdığını son birkaç günde deklare ederek Kürtleri şaşkına çeviren bir show gerçekleştirmiştir. Her Kürdün televizyon ekranlarından izlerken içinin kan ağladığı bu showda Barzani yanına ünlü şarkıcı Şiwan Perwer'i de alarak katılmış, Türk ve AKP bayraklarıyla süslenmiş meydan ve salonlarda ihanetin mesajları verilmiştir.

'Barış Süreci'ne desteklerini sunmak üzere geldiklerini dile getiren Barzani'nin asıl ziyaret sebebinin; Güney Kürdistan petrollerini Türk hükumetiyle beraber Batı'ya götürme planları ve anlaşmaları yaptığını herkes biliyor. Ama asıl önemlisi Rojava'da gerçekleşen halk devrimine karşı Barzani ve Erdoğan'ın aynı kaygıları taşıyor olmalarıdır. Barzani'ye bağlı El Parti'nin Rojava'da bir varlık gösterememiş olmasından ve Rojava'nın kendi geçici yönetimini oluşturmasından kaynaklı rahatsızlığını gizleyemeyen Barzani, tıpkı RTE gibi böyle bir oluşuma izin vermeyeceklerini Amed'de ifade etmiştir.

Türkiye tarihinin gelmiş-geçmiş en cambaz başbakanı olan RTE Amed'de Kürtleri Kürt eliyle vurmayı başarmışken, Kuzey Kürdistan'daki Kürt hareketinin durumu ise tam bir içler acısıydı. BDP adeta ikiye bölünmüş, bir kısım BDP kurmayı Barzani ve Erdoğan'ı kırmızı halılarla karşılarken ve el ele tutuşup, ihanetin resmini çizerken, diğer taraftan Amed BDP yöneticileri ise protesto kararı almaktaydılar.

Bu showlardan sonra BDP kendi yerel seçim aday adaylarını açıklamaya başladı. Şu ana kadar belli olanlara bakıldığında karşımıza ilginç bir tablo çıkmakta. BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak Amed Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı, Batman Milletvekili Ayla Akad Ata Hakkari Belediye Başkan aday adayı, Ahmet Türk de muhtemelen Mardin Belediye Başkan aday adayı ve sanırım BDP millletvekilleri sırasıyla belediyelere kaydırılarak, demokratik özerklik projesini yerelden başlatacak olanlar olarak seçim süreci düzayn ediliyor.

HDK kongresini yapıp, HDP olduktan sonra BDP'nin yaptığı açıklamaya göre BDP Kuzey Kürdistan'da seçimlere kendi kimliğiye girecek, HDP ile ise Türkiye'nin illerinde seçimlere girilecekti.

Son düzenlemeyle milletvekillerini yerellere kaydıran tabloya bakıldığında BDP'nin genel seçimler diye bir kaygısının ortadan kalktığı sonucu çıkarılabilir. RTE'nin hamlelerine karşı politika üretemeyen, ancak onların belirlediği gündemin peşinden sürüklenirken perişan olan Kürt Hareketinin ne Kuzey ve Rojava Kürtlerini bölen duvara karşı, ne Rojava'daki kazanımların yok edilmesine karşı ne de ucube 'Demokrasi Paketi'ne karşı söyleyecek fazlaca bir sözü olmadığı açık. Bir-iki cılız miting ve ses dışında sözde 'barıs süreci'ne kilitlenen Kürt Hareketinin her sıkıştığında tek kurtarıcı olarak gördüğü İmralı'ya koşması, kendi başına bir siyaset üretmesine zaten engel. Nusaybin'de Kürtleri bölen utanç duvarına rağmen İmralı'nın 'barış sürecinden hala umutluyum...' açıklaması var olan tepkilerin de sönmesine ve eyleme dökülememesine neden olmuştur.

Kürtler kendi belediyelerine yerelden aday çıkarma yeteneğinden yoksunmuş gibi, Kürtlerin meclisteki temsilcilerinden başka insanı yokmuş gibi merkezden aday atama usulüyle adaylıkların dayatılması apayrı bir çelişki ve yoksunluk. Bu işi de seçimle hallederek demokrasicilik oynayan Kürt siyasetçilerinin Türk meclisinden en iyi öğrendikleri şeyin herhalde kendi halkını kandırmak olduğunu biraz siyaset okuyan insanın görmesi gerekir. Belli ki, BDP genel seçimlerde alanı RTE'ye bırakmayı şimdiden kabullenmiş görünüyor, ne de olsa 'din kardeşiyiz...'

Kürtler Rojava'da kazanım sağlarken, oradaki diğer halklarla ortak yönetim belirlerken buna destek olmayan, Türkiye destekli çetelerin Kuzey Kürdistan'dan hergün elini-kolunu sallayarak Rojava'ya giderek kardeşlerimizi katletmelerine sessiz kalınarak, halkı sınırlara yığma ve çeteleri destekleyip- besleyip- eğiten Türk devletine hesap sormak şöyle dursun, hala barış süreci diye Kürtlerin birbirlerine karşı kullanılmalarına ve bölünmelerine sessiz kalarak, destek vererek, siyaset yaptığını zanneden Kürt hareketinin seçim planları yapması seçimleri kazansa dahi Kürtlere gelecekte bir yarar sağlamayacaktır. Kaldı ki son Amed showundan sonra İslamcı Kürtlerin büyük kısmından da destek alacağı belli olan RTE'nin sığındığı alan yine İmralı'nın ortaya attığı İslam kardeşliği üzerine olmuştur.

Dünya RTE ve Türk devletini çetelere destek verdiği için uluslar arası savaş suçları mahkemesi'nde yargılamayı düşünürken, Kürtlerin siyasetsizlikleri ve yanlış siyasetleri gereği RTE'yi Güney Kürdistan Devletiyle iyi ilişkiler geliştiren başbakan konumuna yükseltip, Uluslar arası arenada yerle yeksan olan itibarını kurtarmaya çalışmalaraı ayrı bir ihanet olarak tarihe yazılacaktır.

Yıllar yılı söylediği stranlarla binlerce gencin dağın yolunu tutmasına ve onların özgür Kürdistan uğruna canlarını feda etmelerine neden olan Siwan Perwer'e ise söylenecek tek şey vardır: Osmanlı'da ayak oyunu bitmez, kendini satan senden önceki Kürtlerin kaderi neyse seninki de o olacaktır. Büyük umutlarla koşa koşa giden Kemal Burkay'ın sonu ne ise, senin de sonun odur. Seni de tuvlet kağıdı gibi kullanıp, atmasını bilir Osmanlı'nın torunları hiç merak etme, yakında hepimiz ne yazık ki buna da şahit olacağız...