Cemaat
-AKP kavgası ve Kürtler
H. Selda Aksoy- 21.12.2013
Daha önce de defalarca belirttik: Fetullah Gülen Cemaati, ABD ve
Batı emperyalizminin Ortadoğu'da devreye soktuğu bir projedir. Bu
projeyi Filistin Kurtuluş Ordusu'nun (FKÖ) yerine devreye sokulan
İslamcı Hamas'dan, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Afganistan'da
diledikleri gibi kullandıkları ve ikiz kuleleri vurduğu
gerekçesini malzeme yaparak Irak ve Afganistan'a savaş açtıkları
Al Qaide teröristlerinden, Mısır'daki devrimci halk kalkışmasını
bastırmak ve bertaraf etmek için asker zoruyla iktidara taşıdıkları
Mursi yönetiminden bir farkı yoktur. Bu yapılanmaların örgütlenme
tarzlarında bazı nüans farklılıkları olsa da kuruluş
gerekçeleri aynıdır: ABD ve Batı emperyalizminin çıkarlarını
korumak, kollamak ve örgütlendikleri ülkelerde iktidarı ele
geçirip,İslamik bir nosyonla toplumu uyuşturup, ilerici- devrimci
kalkışmaların önünü kesmek.
Hizmet hareketi adı altında örgütlenen Gülen cemaati kelimenin
tam anlamıyla Kürt düşmanı ve emperyalizm yanlısı bir
harekettir. Hareketin kuruluşundan bu yana bir kez olsun emperyalizm
aleyhine tek laf ettiği, İsrail'i eleştirdiği görülmemiştir.
Örgütlenme modelleri de tıpa tıp İsrail yanlısıYahudilerin
dünya üzerindeki örgütlenme modellerinden aşırmadır. Mason
tipi bir yapılanma da denebilir buna. Bir zincir hareketini andıran
bu yapıya katılan birinin birden bire makam, para ve mevki sahibi
olması kimseyi şaşırtmamalıdır. Geniş kitleleri hareketin
içinde tutma yöntemleri, harekete dahil olan birinin bir daha kolay
kolay peşinin bırakılmaması, takip edilmesi, kendisine sunulan
imkanlar ve fırsatlarla elde tutulmaya çalışılmasıdır. Hareket
içindeki her bireyin bir üstü ve sorumlusu vardır. Her birey hem
o üstlerine ve hem de harekete karşı sorumludur. Maddi ve manevi
sorumluluğunu yerine getirenler iş, dükkan, ihale, makam ve
mevkiyle ödüllendirilirler. Bu kaidelere uymayanlar ise hareketten
kolay kolay atılmaz ama sürekli takip ve taciz edilerek harekete
uygun davranmalarına çalışılır.
AKP'yi bizzat iktidara taşıyan Gülen cemaati ile hükumet arasında
uzun süredir devam eden gerginlik, nihayet yolsuzluk operasyonu ile
ayyuka çıktı. Kılıçlar çekildi. R. Tayyip Erdoğan'ın kendini
iktidar sarhoşluğuna fazlasıyla kaptırıp, tek sultan ilan
etmesinden ve ABD'nin dış politikasının dışına çıkmasından
rahatsız olan cemaat elinde bulundurduğu polis ve yargı gücücnü
devreye sokarak; AKP'yi köşeye sıkıştırdı. Herşeyin yeniden
eskisi gibi devam etmeyeceği çok açık. Erdoğan'ın suyu ısındı
ve gidici. O'nun yerine cemaatin kimi veliaht olarak seçeceği son
ABD-Cemaat görüşmesinden sonra oklar Kılıçdaroğlu'nu işaret
etse de şimdilik muamma.
Ergenekon'u alt ettik diye iktidara gelen AKP'nin yeşil ergenekona
dokunamaması iktidar karşılığında verdiği tavizdir. Şimdi
işler tersine döndü lakin çok geç. Emniyet müdürlerini
öldürerek, savcıların yetkilerini bakanlık iznine bağlayıp,
kısıtlayarak bu kendi elleriyle yarattıkları canavardan
kurtulmaları mümkün değil. Erdoğan gidici, AKP gidici.
Gel gelelim bizim cepheye. Ezilenlerin, ötelenenlerin cephesine yani
başta Kürtlere. Reyhanlı saldırısında 'hükumetin
yanındayız...' diye tarihi ve ilkesel bir hata yapan Kürt
hareketi, Gezi eylemlerinde de aynı yanılgıya kapılmış ve 'aman
barış sürecine zeval gelmesin' içgüdüsüyle hareket edip yanlış
ata oynamıştı. Bugün ortalık toz-duman ve halkın tepkisi ayyuka
çıkmışken yapacak işleri yokmuş gibi TC'nin meclisinde mizansen
açlık grevleri örgütleyen sayın vekillerimiz yolsuzluk
operasyonunun üzerinden beş gün geçmesine rağmen henüz halkı
sokağa dökecek anlamlı bir açıklama yapmış değiller.
Ne AKP iktidarının ve ne de Kürtlere cihad ilan eden Fetullah
Gülen cemaatinin Kürtlere barış getiremeyeceğini görmeleri için
ne Kürtlerin kalbine çizilen sınır duvarlarının, ne yeni 137
kalekol ve karakolun, ne Gever'de mezarları parçalayanları
protesto etmek için sokağa çıkan halka ateş edip amca-yeğen
Kürt emekçilerini katledenleri, ne onların cenazesinde başından
vurularak öldürülen gencecik Kürt evlatlarının, Ne Kürtçe
üzerinde hala devam eden yasakların bir anlamı ve manası yok
demek ki. Sömürgecisinin meclisinde oturup, mizansen açlık
grevleri yaparak bu barbar ve ırkçı Türk-İslamcı emperyalizmin
maşası ve kuklası Akp ve Cemaatle barışacağını sananlar
yanılıyorlar. Newroz'da Fetullah Gülen hoca efendiye selam
gönderenler ve onlardan şefaat dileyenler bilsinler ki kurtuluş;
Ali İsmail Korkmaz'larla, Abdocan ve Ahmet Atakan'larla, Medeni
Yıldırım, Memet ve Fadime Ayvalıtaş'larla, Hasan Ferit ve Ethem
Sarısülük'lerle yanyana durarak olacaktır. Eğer Kürtler
barışacaksa Türkiye'nin emekçileri, ezilenleri, sömürülenleri
ile beraber Kürdistan'ı sömüren tekçi ve ırkçı sisteme ortak
bir tekme atıp, o ceberrut devleti yıkarak yerine hakça bölüşülen,
herkesin eşit olduğu, kimsenin kimseyi sömürmediği insanca bir
sistem kurarak yapacaklardır. Kürtlerin bugün 'olmayan barış
süreci bozulmasın' diye susma ve pragmatist davranma hakları
yoktur. Gün sokağa çıkma ve cemaat-Akp kavgasında emekten yana,
ezilenden yana taraf olup, birbirinin ikiz kardeşleri olan bu
takkiyeci İslamcı emperyalizm uşağı bezirganlara karşı halkın
halkı mücadelesini örgütleme günüdür. Neresinden tutarsanız
orasından dökülen ve elinizde kalan bu emek ve halk düşmanı
tekçi zihniyeti yıkmak için yakalanan tarihi fırsatlar
kaçırıldığında evlatlarını özgür ve bağımsız bir
Kürdistan için toprağa veren Kürt analarının-babalarının-
kardeşlerinin iki elleri de iki yakanızda olacaktır, haberiniz
ola.