Sunday 20 December 2015

Fetullah Gülen Kürdlere Neden cihad ilan etti.

fethullah erdoganH. Selda Aksoy 07/10/2011.                                   Gülen cemaatini ilk örgütlediği tarihlerde Kürtçe'nin Kurmangi ve Zazaki lehçelerini yasaklayan, cemaatin ağına düşürdüğü Kürt gençlerine ana dillerini konuştuğu için ceza veren Fetullah Gülen geçtiğimiz günlerde Kürtlere açıktan cihad ilan etti.
Türkiye devletinin Kürtlerle başedemediğinden yakınarak çeşitli taktikler veren Gülen, bunların başında; bir milyon ordusu bulunan devlete "Kürtlerin evine ateş düşürün, kökünü kurutun" fetvası verdi. 'Değil 5 bin, 50 bin gerillası da olsa yok edin, tüm siyasi alanları Kürtlere kapatın ve savaşla bu işi bitirin' çağrısı yaptı.
Gülen'i bu fetvayı vermeye iten ana zihniyetin temelinde iki şey yatmaktadır.
Bunlardan birincisi; ulus devletin üstüne oturduğu zeminin Türk-İslam sentezine dayandırılmasıdır. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında İttihatçıların ısrarla üzerinde durduğu iki temel meseleden biri Kürtleri asimile edip Türkleştirmek, ikincisi de başta Aleviler olmak üzere tüm diğer inançları İslamlaştırma- devletin Diyanet ucubesiyle tekeline aldığı dine- İslamiyete bağlama arzusudur.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk kuruluşundan bu yana devam eden Türkleştirme ve Sünnileştirme politikaları hız kesmeden devam edegelmiş ve sonunda yeşil sermaye diye adlandırılan politik İslamcı grup bugün devletin tek sahibi halini almıştır. Devletin ve yaşam alanlarının hemen hemen her alanında kadrolaşan bu güruh bugün pervasızca kendine benzemeyeni yoketmek üzerine kurduğu iktidar etme algısıyla, başta Kürtler olmak üzere tüm 'ötekilere' pervasızca saldırmaktadır.
Büyük çoğunluğu Müslüman olan Kürtlere Fetullah Gülen'in cihad ilan etmesi ve AKP iktidarına bu konuda taktikler vermesi belki de İslam tarihinde bir ilktir. Cihad Müslümanlaştırmak için savaş anlamına geldiği için burada bir tezat durumun oluştuğu akıllara gelebilir. Ne ki; başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kürtlere 'onlar Zerdüşttür' demesi gibi Gülen de Kürtlerin Müslümanlığını tartışabileceğini zannederek ve onları kendi anladığı İslamiyete çekemeyeceğini anlayınca Kürtlere savaş ilan etmekten kaçınmamıştır.
Gerek AKP hükumetinin ve gerekse de Gülen'in Kürtlere dönük bu politikalarının altında yatan en önemli unsur ise; Kürtlerin var olan devlet İslamından hızla uzaklaşarak kendilerince daha özgün bir İslamiyet tarifi yapmalarının yolunu açacak olan 'Sivil Cuma' namazları olarak anılan sivil itaatsizlik eylemleridir.
AKP iktidarının  işbaşına geldiği tarihten bu yana Kürt illerine yaklaşık 150 bin din görevlisini sevkettiği herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen Kürtler, Diyanetin din adamlarına riayet etmemekte ve kendi imamlarının arkasında, Kürtçe vaaz vererek kendi ibadetlerini icra etmektedirler. Bu da haliyle var olan Türk-islamcı statükoyu altüst eden ve ezberleri bozan bir durum olmakta ve statükocu İslamcıları ve faşistleri çileden çıkarmaktadır.
Kürt direnişiyle Türk-İslam sentezinin Türk dayatmasını allak-bullak eden Kürtler, sivil cuma eylemleriyle de aynı sentezin İslam boyutunu içerden tartışılır hale getirmişlerdir.
Fetullah Gülen'in 'oraya (Kürt coğrafyasına) kalmaya değil ölmeye gidecek muallimler gönderebilmeliydik, istihbaratçılar, sağlık ekipleri göndermeliydik, tıpkı damarlarında dolaşan alyuvarlar ve akyuvarlar gibi dönüp dursalardı, onların çocukları vasıtasıyla aileleriyle ilişki kurabilecek elemanlar, asker ve polis göndermeliydik...' diyerek Kürtleri topyekün denetim ve baskı altına almaya, asimile etmeye dönük politikalarının ikinci nedeni ise; Kürt hareketinin artık Türkiye Sol Hareketinin ana gövdesini oluşturuyor olmasındandır.  Gülen cemaatinin resmi yayın organı olan Zaman Gazetesi'nde de defalarca tekrarlanan Kürtlere ve onların tüm siyasi mücadele alanlarına dönük, bu ve benzeri çağrılar yeni değildir. Kürtler devletin denetiminde olan dinin kişinin vicdanına terkedilmesi konusunda ve İslamiyet'te de reform yapılabilir mi konusunda açtıkları yeni çığırda ilerlerken hem kendilerini daha fazla özgürleştirme ve hem de inançlarını statükocu tekelci devletten azade etme konusunda büyük bir hamle yapmış bulunmaktadırlar. İslamiyette reform olur mu? Sorusu elbette burada benim yanıtlayabileceğim bir soru değildir, bunu uzmanlarına bırakalım ama görünen o ki 90 yıldır topluma dayatılan deli gömleği (Türk-İslam sentezi üzerine kurulu ulus devlet modeli) artık bu topluma dar gelmektedir ve Kürtler bunu parçalamaya çoktan başladılar. Bu arada aynı statükocu zihniyetten en fazla etkilenen Aleviler ve diğer inanç sahipleri de bu sürece katılır ve destek verirlerse, etnisite ve mezhebe dayanmayan eşit ve adil bir yurttaşlık tanımının yeni anayasada yapılabilmesi daha mümkün olabilecektir.
Burada sorun olan ise; tüm topluma yukardan aşağıya dayatılan tüm faşist uygulamalara kendini sol ve demokrat diye tarif eden bazı kesimlerin işbirliği ve güçbirliğine yanaşmamaları ve güçlerini birleştirme konusunda takındıkları utangaç tavırdır. Sorunlara seyirci kalanlar, ya tarafını belirleyecek veya bu süreçte devlet haline gelen yeşil faşizmin dişlileri arasında eriyip, yok olacaklardır.
Biz sınıfsal mücadele veriyoruz; Kürtler ulusal mücadele veriyor, Aleviler inançsal mücadele veriyor diyerek,  sanki yaşanan tüm bu gelişmeler fizanda yaşanıyormus gibi davranan ve  kendini mücadele süreçlerinden yalıtan; gözleri şaşı, kulağı sağır ve vicdanı körlerin bilmesi gereken şudur ki: bu yeşil faşizmin zulmu eninde ve sonunda tüm 'ötekilere' dokunacaktır, dokunmaktadır. Çok geç olmadan güçlerimizi birleştirmenin ve ortak bir cephede tüm farklılıklarımıza rağmen birlikte mücadele etmenin, demokrat ve solcu olmanın gereğini yerine getirmenin zamanıdır.

H. Selda AKSOY
Britanya Barış Meclisi Sözcüsü


No comments:

Post a Comment